Mısır Talan Edilmeden

Coğrafyadaki miras, her biri kendince “haklı” gerekçelerle talan ediliyor. İslam Kültür havzasının en önemli iki büyük merkezi (Bağdat-Şam) gözler önünde yok edildi. Bu merkezler, Osmanlı’dan daha kritik görevler görmüştü. Şam-Mısır ile bir bütünlük oluşturuyordu. Bağdat ise, insanlık tarihin yükünü taşıyordu. Tarihi şeyleri gevelemenin şimdilik hiçbir anlamı yok.

Suriye’nin “Dış Mihraklar” eliyle yok edilmediğini, asıl failin “Müslüman Koalisyon Devletleri” olduğunu, veriler defalarca kez ortaya koydu. Bu kez sıra Mısır’a geldi. Bundan birkaç yıl evvel Mısır’da iç-karışıklıklar olmuş, karışıklık esnasında dünyanın en eski Müzesi olan Mısır Ulusal Müzesi Kahire’de talan edilmişti. Allah’tan talan müzenin tamamına ulaşmamıştı. Mısır devleti, çalınan eserler için kararlılık göstermiş, eserlerin çoğu geri getirilmişti fakat bazı nadide parçalara ulaşılamamıştı. Bağdat o kadar da şanslı değildi. Dünyanın en büyük Prehistorya Müzesi, Bağdat’ta tamamen talan edildi ve yurtdışına kaçırıldı.

Mısır yalnızca Firavun Dönemi eserleri ile değil İslâm Medeniyeti açısından muazzam mimari yapıların olduğu bir merkezdir. Şimdi hepsi tehdit altında. Yok olma, yıkılma ya da  çalınma riski altında. Zaten ayakta kalan yapılar da önemli ölçüde ivedi bir biçimde Restorasyona muhtaç bir vaziyette beklemekteydi ve sahipsiz şekilde bir yıkılış-çöküş kaderiyle baş başa kalmıştı. Artık bu süreç, hızlanacak.

Yıllardır talanın engellenmesi için küçük öneriler peşinde koşuldu. Mısır talanına ilişkin 2017 de açıkça işaret (“Bir Form Olarak Sanat”)edildi. Sağda solda bazı kişilere anlatılmaya gayret edildi fakat herhangi bir ses getirecek, dikkatleri bu noktaya çekecek bir mâkes bulunamadı. Bu konuda işin en saçma tarafı;   “İslâm Medeniyeti” ile yatıp kalkan hatta bu söylemle ekmek yiyenlerin (sağcı-muhafazakar-mukaddesatçıların) Suriye’nin yıkılması-yok olması için siyasetin çıkarları yanında olmaları, meseleyi iktidar kurmaya çevirmeleri, böyle formüle etmeleriydi.

MısırSuriye gibi talan edilmeden önce; acil bir biçimde şu önlemde bulunulmalıdır (12 maddelik uzun bir önlemler listesi daha evvel öneri olarak sunulmuştur):

Coğrafya’daki hiçbir eser Ulus devletlerin malı değildir. Siyaset (devlet), bu konuda karar verici değil ancak bir koruyucu olabilir. Bu yüzden;  Mısır’da meydana gelecek yüksek olası bir talan için Türk Dış İşleri ivedilikle işbirliği önerisinde bulunmalıdır. Müzeler ve yapılar acilen koruma altına alınmalıdır.

İş işten geçmeden, Coğrafyanın -Şark’ın “Baharları ve Devrimleri” şehirleri yok etmeden, eserleri talan etmeden, can havli ile Mısır’ın korunması, siyasetin canı cehenneme denmesi gerekiyor.

Talan meselesinde genel olarak iki büyük suç ortaklığı vardır: Birincisi; coğrafyanın Şarkın İlkel-Barbar, Vandallığıdır. Müslüman devletler-ülkeler zihinsel olarak bu vandallığı sürdürmekte kararlıdır. Bunları söylemek Oryantalist refleks vermek değildir. Şayet Oryantalist refleks bu bağlamda ise söylüyorsa doğrudur ve haklıdır. İkincisi; Batı’nın büyük sahtekârlığıdır. Bu sahtekârlık-talan kültürü, onların en modern-medeni zamanlarında bile apaçık bir şekilde kendini ele verir. Bugün sosyal bilimler göz önünde duranın aslında “bir yanılgı” olduğu konusunda bir ikna yarışındadır. Çalmanın-soygunun-talanın farklı yüzleri ve etkilerini göstermekle ve bunları kavramsal modellere dökmekle, bu ikna sürecini başarmaya çalışır. İş öyle bir noktaya gelir ki; bütün çalınan eserler için çalanlara şükran borçlu olunur.

Mısır talan edilecek. Bugün bir şeyler yapılmazsa yarın çok geç olacak. Yarın her şeyi strateji olarak gören o ilkel zihinlerin kurtuluşu da olamayacak. 

Servet KIZILAY

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir